Dostun Gönül Divanı
Bu haftanın gündemine baktım şöyle bir başlamadan önce. Yazacak çok şey var gerçekten. Hatta yazmaya sabırsızlandığım iki konu var ki, bu iki konuda herkesin söylenecek bir sözü olduğuna eminim. Birisi Ticaret Bakanı Ruhsar PEKCAN’ın taşımacılara teşekkür etmesi, Gümrük Camiasına etmemesi konusu. Diğeri Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’nde yapılan testler ve maalesef pozitif çıkan arkadaşlar. Çok önemli iki konu. Fakat bu iki konuyu biraz ertelemek istiyorum, izninizle.Neden derseniz? Bu gün size bir meslektaştan, bir dosttan, bir ağabeyden bahsetmek istiyorum. Gümrük Müşavirliği, Taşımacılık, Antrepoculuk, Bilişim ve Gıda bir çok sektörde girişimleri olan başarılı, zeki ve kararlı bir iş adamı. Onun hakkında bunlar bilinenler. Ben onu kendi bildiğimce anlatacağım size.
Gümrük Müşaviri olduğunu her alanda gururla söyleyen, dünyayı takip eden, sanatı bilen, okumayı ve okuyanı seven, ekonomik-politik bilgisi olan, hukuka inanan, Cumhuriyet değerlerine bağlı, ülkesini seven ve en önemlisi bildiği her şeyi herkesle çekinmeden büyük bir medeni cesaretle paylaşan bir ağabey. Kısıtlı vakti olsa da bir diyeceğiniz varsa bir kahveye mutlaka zaman ayıran bir dost.
İGMD Genel Kurullarında gördüğüm en naif Divan Başkanı. Erkek kadın ayrımı yapmadan, birine ‘efendim, teşekkür ederim çok naziksiniz’ diyebilmeyi ben ondan öğrendim. Her Genel Kurulda Divan Başkanı seçilir mi bilemem ama onu tanıyan bir çok kişinin gönül divanında yerinin daim olduğunu çok iyi biliyorum.
Bir sohbetimizde, bütün bir ilk okulu bisiklet hayaliyle yaşayıp nihayet okul bitince kavuşabildiğim bisikleti mahallede henüz bisiklete kavuşma hayali gerçekleşmemiş çocuklara kiraya vererek ilk girişimimi gerçekleştirdiğimi anlatışım çok hoşuna gitmişti. Anlatmaya başladı.
‘Bir gün babam, sabah işe gideceğiz, dedi. Sabah amcamla ortak yaptıkları inşaata gittik.
- Burada ki kalıp tahtalarını görüyor musun?
- Evet.
- Bu tahtalardaki çivileri çıkar, etraftakileri topla, kilosuna 2 lira vereceğim.
Orijinal çivinin kilosu 8 lira, 2 lira ilkokulu yeni bitirmiş bir çocuk için iyi para. Ben bir iki gün topladım. Sonra baktım etrafta çok çivi var. Toplayıp akşam götürüyorum. Paramı alıyorum. Bende mahalledeki arkadaşlara dedim ki; ‘Bizim inşaatta bana yardım edip çivi toplayana dondurma.’ Arkadaşlar kabul etti. Süper! Herkes çok mutlu. Çocuklar dondurma yiyor. Babamla amcam geri dönüşüm yoluyla masrafları düşürüyor, ben para kazanıyorum. Üstelik arkadaşları işe alınca (gülüyor) pek çalışmadım da. Sonra tabi bana baya bir para ödemeye başladı babamlar. Bir daha ki yaz beni inşaata götürmediler. Baktım amcam işçilerden ekip kurmuş, işçiler topluyor çivileri (gülüyor).’
Çiçek saksısı yapan marangozun yayına çırak olarak girip, ustasını elektrik kesildiğinde artık kontrplaklardan tavla yapmaya ikna edecek, su sıkıntısı nedeniyle atıl halde bulunan briket atölyesinin su sorunu çözüp yanında ki diğer işletmelere su satarak kaynak yaratacak kadar girişimci ve çalışkan bir meslektaş, bir ağabey.
Metin Kurtuluş NEVRUZ.
İçinde bulunduğumuz dönem öyle bir dönem ki hiç vazgeçemeyeceğimiz geleneksel alışkanlıklarımızı, dini vecibelerimizi yerine getirmeyi bile bir kenara bırakmak zorunda kaldık. Bende gidenlerin ardından söylenen güzel sözleri bir kenara bıraktım. Birine değer verdiğinizi o hayattayken söylemenin güzelliğini hissetmeniz lazım. Hele bir de Büyük Mevlana’nın o güzel sözleri varsa…
“Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.”
Değerli M. Kurtuluş NEVRUZ ağabeyimiz, dostumuz, arkadaşımız bugün yorgun. Vücudunda kendisine uzunca bir süredir sorunlar çıkaran bir düşmanla savaşıyor. Kalbim kendisinin mücadelesine destek olmasını umduğum temenni ve dualarla dolu. Kısa bir süre sonra bu yazdıklarımı okuyacağını umut ediyorum.
Yaklaşık on gün önceki telefon konuşmamızda yine bir işten bahsediyordu. ‘Abi biraz işi bıraksanız, dinlenseniz mi? dedim’ , ‘ben işi bırakırsam çökerim, Erdem’ dedi.
Haydi üstad!
İçecek daha çok kahvemiz,
Seni bekleyen daha bir sürü iş var, etme!
Kaynak: Gümrük TV